… öte yandan mesleki hırsına yenilip beni daha çok
konuşturmak istiyordu.
Sonunda kararını verdi, şaşkınlığını yendi, gözlerimin içine
meydan okur gibi bakarak sordu: “Yani öldürülen Arzu Hanım sizin sevgiliniz
miydi?”
Muazzam bir haber yakalamış olmanın heyecanına kapıldığı
belliydi artık. Podima’ya akın eden onca gazeteci arasında bir tek o, öldürülen
kadının sevgilisini bulmuş, konuşturuyordu.
“Hayır” dedim.
“Nasıl hayır?”
“Sevgili değildik Arzu’yla .”
“İyi ama biraz önce…” Yüzüne, özellikle de alt dudağına yine
küskün çocuk ifadesi gelmeye başlamıştı.” … dediniz ki… “
“Ne dedim?”
O anda kızdı. Kaşları çatıldı, alt dudağı öfkeli bir ifade
ile kıvrıldı. Gözlerimin içine sert baktı: “Siz benimle oyun mu oynuyorsunuz
Ahmet Bey?” dedi.
Harikaydı bu hali. Ruh durumu dakikadan dakikaya değişen,
onuruna aşırı düşkün olduğu anlaşılan bu gururlu kız çok ilginçti doğrusu. İşin
tuhafı, giderek güzelliği artıyor gibiydi. Çünkü bakışlarındaki ve yüzündeki
ifadeler, Karadeniz’in insanı afallatan havası gibi durmadan değişiyordu.
“Hayır!” dedim. “Alay etmiyorum ama böyle kısa soru ve
cevaplarla anlatılamayacak kadar karmaşık şeyler soruyorsunuz. Buyurun, size
bir kahve ikram edeyim. Konuşalım, istediğinizi sorun.”
Bu kez kararlılık zırhında bir delik açmayı ve onu
afallatmayı başarmıştım. Kızgın hali geçti, yüzüme garip bir biçimde baktı ve
kabul etti. Sayfa -27-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder