Köylü, dağın öte yanındaki, hırsızlarla dolu, kötü
insanların yaşadığı köye gittiğini söylemiş. Köylünün anlattığına göre, orada
insanlar kıskançmış, dedikoducuymuş, birbirlerini hiç sevmezlermiş. Ve köylü
gitmiş.
Birkaç ay sonra köylü yine dağ evinin önünden geçiyormuş.
Dağ evindeki yaşlı adam sormuş nasıldı seyahat diye. Köylü, “Tam beklediğim
gibiydi…” demiş. “Çok kötü zaman geçirdim. İnsanlar cimri, paylaşmayı
sevmiyorlar, kıskançlar, dedikoducular…” diye anlatmış haklılığını. Sonra da
yürümeye devam etmiş.
Birkaç gün sonra yaşlı adam yine dağ evinin önünde otururken
bir başka köylü evin önünden geçiyormuş. Yaşlı adam köylünün nereye gittiği
sormuş. Köylü, dağın ardındaki, misafirperver, cömert, çalışkan, arkadaş canlısı
insanların yaşadığı köye gittiğini söylemiş. Köylünün anlattığına göre orda her
misafire iyi davranılır, yardımcı olunurmuş. Ve köylü gitmiş.
Birkaç ay sonra köylü yine dağ evinin önünden geçiyormuş.
Dağ evindeki yaşlı adam sormuş nasıldı seyahat diye. Köylü “Tam beklediğim
gibiydi…” demiş. “Çok iyi vakit geçirdim. İnsanlar sevgi dolu, paylaşımcı,
misafirperver, dost canlısı. Cennet gibi bir yer!” diye anlatmış haklılığını.
Sonra da yürümeye devam etmiş.
Köy, aynı köy. Gün aynı gün. Dünya aynı dünya.
Hırsızsam diğer tüm insanları da potansiyel hırsız görmem,
yalancıysam tüm insanları da potansiyel yalancı görmem bundan değil mi? Dünyayı
cennete de cehenneme de çeviren ben değil miyim? Hangi köylü olacağımı ben
seçmiyor muyum? Aynı manzaraya bakarken biri çöpleri, biri çiçekleri görüyorsa
sorun kimde? - 21 sayfa -
Aret Vartanyan dan yine başarılı bir kitap....
YanıtlaSil