… yüzyıllardır coğrafi mekan olarak Orta Asya’dan, Ortadoğu
ve Balkanlar’a kadan uzanan çeşitli bölgelerde yaşamışlar, başka inanç ve
kültürlerle de etkileşim halinde bulunmuşlar, bu süreçte Alevilik söz konusu
bölgelerde yaşayan farklı topluluklar arasında da benimsenmiştir. Türkiye’de
Alevi topluluklar ağırlıklı olarak kendilerini Türk olarak tanımlayan
kişilerden oluşmakla birlikte, kendilerini Kürt veya Zaza olarak tanımlayan
topluluklarca da benimsenmiştir. Yine büyük ölçüde Hatay ve çevresindeki
bölgelerde yoğunlaşan ve Arap Alevileri ya da Nusayriler gibi adlarla
tanımlanan Alevi topluluklar da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Balkanlar’da
başka topluluklar da Aleviliği benimsemişlerdir. Balkanlar’da bugün pek çoğu
eski işlevlerini kaybetmiş Bektaşi tekkeleri ve Bektaşiliği benimseyen
topluluklar bulunmakta olup, özellikle Arnavutluk tarihte Bektaşiliğin önemli
merkezlerinden ve yayılma alanlarından olmuştur. İran, Irak ve Azerbaycan’da da
Alevilik ile büyük benzerlikler gösteren inançlar varsa da bu konuda yeterli
bilimsel çalışmalar mevcut değildir.
Alevi inanç önderleri arasında yaptığımız alan
araştırmalarına göre Dedelerin tamamına yakının kendilerini “Alevi” olarak
tanımladıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra “Bektaşi”, “Alevi- Bektaşi” ve
“Kızılbaş” tanımlamaları da kullanılmaktadır. Aleviliğin inanç önderleri olan
ocak zade dedelerin kendilerini tanımlamalarından yola çıkarak, bazı
genellemelere gitmek mümkün olur kanısındayız. Tarihte, “Kızılbaş, Rafızi” vb.
adlarla anılmış bulunan toplulukların günümüzde artık “Alevi” sözcüğü ile
kendilerini tanımladıklarını vurgulaşmıştık. Bu ocak zade dedelere bağlı
topluluklar için böyle iken, Bektaşi Babagan koluna bağlı topluluklarda
kendilerini Bektaşi olarak tanımlayanlar ağırlıktadır. Uyguladığımız görüşme
formunun bu sorusuyla birden çok seçenek yanıtlamak olanaklı olduğu halde
dedelerin çok büyük bir bölümü kendilerini “Alevi” olarak tanımlamışlardır.
Yine dedelerin “Kızılbaş” olarak da kendilerini tanımladıkları ve bunu da
özellikle vurguladıkları dikkat çekicidir. Şöyle ki bir durum “Kızılbaş”
sözcüğünün maksatlı bir yakıştırma ve küçümseme aracı olarak kullanan zihniyete
yönelik bir karşı duruşu ifade etmekte ve “Kızılbaş” deyi….
Sayfa-49-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder