11 Tem 2013

ALEVİLİK VE KIZILBAŞLIK TARİHİ

ALEVİLİK VE KIZILBAŞLIK TARİHİ- Dr. Ali Yaman



… yüzyıllardır coğrafi mekan olarak Orta Asya’dan, Ortadoğu ve Balkanlar’a kadan uzanan çeşitli bölgelerde yaşamışlar, başka inanç ve kültürlerle de etkileşim halinde bulunmuşlar, bu süreçte Alevilik söz konusu bölgelerde yaşayan farklı topluluklar arasında da benimsenmiştir. Türkiye’de Alevi topluluklar ağırlıklı olarak kendilerini Türk olarak tanımlayan kişilerden oluşmakla birlikte, kendilerini Kürt veya Zaza olarak tanımlayan topluluklarca da benimsenmiştir. Yine büyük ölçüde Hatay ve çevresindeki bölgelerde yoğunlaşan ve Arap Alevileri ya da Nusayriler gibi adlarla tanımlanan Alevi topluluklar da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Balkanlar’da başka topluluklar da Aleviliği benimsemişlerdir. Balkanlar’da bugün pek çoğu eski işlevlerini kaybetmiş Bektaşi tekkeleri ve Bektaşiliği benimseyen topluluklar bulunmakta olup, özellikle Arnavutluk tarihte Bektaşiliğin önemli merkezlerinden ve yayılma alanlarından olmuştur. İran, Irak ve Azerbaycan’da da Alevilik ile büyük benzerlikler gösteren inançlar varsa da bu konuda yeterli bilimsel çalışmalar mevcut değildir.
Alevi inanç önderleri arasında yaptığımız alan araştırmalarına göre Dedelerin tamamına yakının kendilerini “Alevi” olarak tanımladıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra “Bektaşi”, “Alevi- Bektaşi” ve “Kızılbaş” tanımlamaları da kullanılmaktadır. Aleviliğin inanç önderleri olan ocak zade dedelerin kendilerini tanımlamalarından yola çıkarak, bazı genellemelere gitmek mümkün olur kanısındayız. Tarihte, “Kızılbaş, Rafızi” vb. adlarla anılmış bulunan toplulukların günümüzde artık “Alevi” sözcüğü ile kendilerini tanımladıklarını vurgulaşmıştık. Bu ocak zade dedelere bağlı topluluklar için böyle iken, Bektaşi Babagan koluna bağlı topluluklarda kendilerini Bektaşi olarak tanımlayanlar ağırlıktadır. Uyguladığımız görüşme formunun bu sorusuyla birden çok seçenek yanıtlamak olanaklı olduğu halde dedelerin çok büyük bir bölümü kendilerini “Alevi” olarak tanımlamışlardır. Yine dedelerin “Kızılbaş” olarak da kendilerini tanımladıkları ve bunu da özellikle vurguladıkları dikkat çekicidir. Şöyle ki bir durum “Kızılbaş” sözcüğünün maksatlı bir yakıştırma ve küçümseme aracı olarak kullanan zihniyete yönelik bir karşı duruşu ifade etmekte ve “Kızılbaş” deyi….
Sayfa-49-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder