BİR CİHAN İKİ SULTAN ( Timur ve Yıldırım’ın Mücadelesi) - Geoffrey Fox
… yüzlü birtakım insanlar saraya girerek onu ve babasını
odadan çıkartıyorlar. Anemas Kulesi’ne koyuyorlar. Kuledeki hücrenin 8
yaşındaki bir çocuğun bile başının geçemeyeceği kadar küçük bir penceresi var.
Babası çocuğu itse de başaramıyor. Sonra yalnız, hücresi nemli ve karanlık.
Pencereden giren ışığın yoğunluğundan vaktin öğlen olduğunu anlıyor. Babasına
çok kötü bir şey yaptılar. Yakındaki bir hücreden birkaç saat önce duyduğu babasının
çığlığını düşünemiyor bile. İki adam gelip onu demir karyolaya bağladılar.
Yatak orada mıydı, yoksa adamlar mı getirdi? Bu hiçbir zaman bilinemedi. Başına
demir kelepçeler takarak tavana bakacak biçimde sabitlediler. Tavandaki
kahverengi lekeler sanki melekler gibi hareket ediyorlar. Tanıdığı, ona karşı
hep nazik olan kraliyet hekimin yüzünü görüyor. Hekimin sakalı çocuğa o kadar
yakın ki neredeyse kılları sayılacak. Her biri siyahın, beyazın ve grinin
farklı tonlarında. Bu yüzden canavarlaşıyor, koyu kaşlar çatılıyor. Küçük
Ioannes hiç bu kadar çaresiz olmamıştı. Doktor onu iyileştirmek için gelmedi.
Babasına yapılanı ona da yapacak. Tavandaki melekler yardıma gelmiyorlar.
Yalnızca izliyorlar.
Ioannes gözlerini olabildiğince yumuyor, ama doktor bir gözünü
zorla açıyor. Çocuk nefes nefese ağlıyor. Asit dumanları boğazını burnunu ve
açık gözünü yakıyor. Birden kaynayan asit gözüne boşaltılıyor ve bir dua
okunuyor. Diğer göz de zorla açılıyor ve işlem tekrarlanıyor. Ioannes
haykırıyor ve artık görmüyor. Yararsız olsa da acı ve nefretle haykırıyor.
Türk Murat’a köle gibi bağlı olan dedesi bunu yaptı veya
yaptırdı. İnsan kendi kanına karşı böyle bir zulüm işleyebilir mi? Kabil,
Habil’i yalnızca öldürmüştü. Onu bir ömür boyu körlüğe mahkum etmemişti.
Ama bu titrek, kış yalayıcı aptal, yeteneksiz savaşçı,
diplo…
Sayfa-27-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder