7 Oca 2014

Ustam ve Ben Elif Şafak

http://kitapascom.blogspot.com/2014/01/ustamveben.html
Ustam ve Ben Elif Şafak kitabından sizler için seçilen bir sayfa...

Mecnun Şeyh buna cevaben, Allah’ın semavi bir tahta kurulmuş bir kral, raca veya padişah olmadığını söyledi; günü geldiğinde cezalandırmak niyetiyle semadan bizi seyredip her günahımızı kaydetmiyordu. “Allah tacir mi hesap tutsun? Niye baksın günahın sevabından fazla mı diye, elinde terazi mi tutar? Buysa oruç tutmana sebep, tutma. Buysa sana secde ettiren, etme. Allah kâtip değil ki deftere kaydetsin. Takvada sahtekâr olacağına, günahında samimi ol, daha iyi.”
Mahkeme hazzetmedi bu laflardan. Dört koldan sığaya çekmeye başladılar. Her seferinde benze cevaplar aldılar. Ta ki şunları duyana kadar sanığın ağzından: “ Sizin hudut çektiğiniz boydan ben çoktan geçtim gittim efendiler. Dur deseniz de duramam artık. Haram dedikleriniz bana helaldir. Sus deseniz de, susamam artık.”
Akşam çöktü; sema al bir örtü oldu tepelerin üstünde. İlk saatlerdeki heyecan dağılmış, insanlar sıkılmaya başlamıştı. Yapılacak işler, doyurulacak mideler, memnun edilecek eşler vardı evde. Peyderpey, seyirci kitlesi eridi. Sadece sanığın sevenleri kaldı geride; tek kelime etmeseler de yüzlerinden okunuyordu sadakatleri. Geçen bir kayığın lambası parladı uzaktan. Martı bağrıştı, bir parça çürümüş eti paylaşamıyorlardı.
“Sana son bir şans veriyoruz” dedi şeyhülislam. “Söylediklerinin küfür olduğunu kabul edip af dilersen, bu seferlik bağışlanabilirsin.”
Omuzlarını dikleştirdi Leyli, bir karar almıştı sanki. “Ben Maşuk’u sevdim, Maşuk beni. Her hal şu hayatta pişman olunacak daha isabetli şeyler var: Tamahkârlık. Açgözlülük. Kem dillik. İktidar hırsı. Yalan dolan. Bunlardan utanmalı insan. Lakin aşk… Aşk için nedamet niye?”
Cihan korkmaya başlamıştı. Farkında olmadan öyle bir asıldı ki filin yularına, hayvan garip bir ses çıkardı. Herkes durup Çota’ya baktı. Seyircileri ulema ve sanık…
Sayfa 91

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder