Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet...
Tarlabaşının arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş
erkeklerin en yakışıklısı, belki de en
kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek.
gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda
olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu
insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam.
Bir zamanlar İstanbulun en gözde yeri olan Beyoğlunun hazin hikâyesi.
Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan
şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş
sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri
hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin
ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke... Nereye
gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak.
Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire
sıkıyor. Kadınlar, diyor bir ses zihninin derinliklerinden... Kadınlar,
onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın,
asıl oyuncak sen olmuşsun. Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor
sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine.
Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün...
Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama
yeniden düşüyor görüntüler zemine. Kadınlar, diyor o ses yine,
Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip
eder.
http://www.kitapas.com/urun/beyoglu-nun-en-guzel-abisi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder