“Çok az şey,” dedi Myron.
Norms şaşırmış görünüyordu. “Çok az şey derken ne demek
istiyorsun?”
“Tam olarak hangi kelimeye takıldın, Norm?”
“Açıkça söylemem gerekirse, sen bir basketbolcuydun.”
“Yani?”
“Yanisi şu, Brenda Slaughter tüm zamanların en iyi kadın
basketbolcusu. Kendi dalında öncüdür, politik hassasiyetim için kusura bakma
ama duvara asılan resimlerinden bahsetmiyorum.”
“O kadarını biliyorum.”
“O zaman şunu da bil: Onun için endişeleniyorum. Eğer Brenda
Slaughter’a bir şey olursa, WPBA ve var olan tüm yatırımım çöp olur.”
“İnsani sebeplermiş gerçekten.”
“Pekâlâ, ben açgözlü, kapitalist domuzun tekiyim. Ama sen,
dostum, bir spor menajerisin. Yeryüzünde bundan daha açgözlü, pespaye, yavşak
ve kapitalist bir oluşum daha bilmiyorum.”
Myron başını salladı. “Bana yağ çekmeyi dene,” dedi. “İşe
yarayacaktır.”
“Bitirmeme izin vermiyorsun ki. Evet, sen bir spor
menajerisin ama lanet olsun ki iyilerinden birisin. En iyisi hatta. Sen ve
senin İspanyol hatun, müşterileriniz için harika işler çıkarıyorsunuz. Onlar
için büyük işler yapıyorsunuz. Bunlar onların kendi başlarına elde edemeyeceği
şeyler. Benimle işin bittiğinde kendi saldırıya uğramış gibi hissettim. Tan-…
Sayfa -15-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder