“Yani sen bana diyorsun ki o tam bir piliç olan Bayan
Collins’in ve birinci kalite poposunun Paris’te bir butik otelde kalma
teklifini geri çevirdin. Öyle mi?”
Söylemeden edemeyeceğim. Win’le kadın erkek ilişkileri
hakkında konuşmak büyük hata olur.
“Aynen öyle.” Dedim.
“Neden?” diye sordu Win bana doğru dönüp. Onu afallatacak
bir şey söylemiştim sanki. Sonra birden ifadesi yumuşayıverdi. “Dur bakalım,
anladım galiba.”
“Neyi?”
“Kilo almış olabilir mi? Bu yüzden mi?”
“O konuda hiçbir fikrim yok.”
“Peki o zaman niye?”
“Bilmiyor musun yani? Benim bir ilişkim var.”
Sanki bir avlunun tam ortasına çömelip kaka yapıyormuşum
gibi garip garip bana baktı.
“Ne var?” diye sordum.
Arkasına dayandı. “Kız mısın erkek misin anlamadım ben.”
Başlama düdüğü çaldı ve Jack Wilder gözlüklerini takıp
yüzünde aptalca çarpık bir gülümsemeyle sallana sallana sayı hakemlerinin
masasına doğru ilerledi. Livingston Lisesi beşinci sınıf oyuncuları, ezeli
rakipleri Kasselton’a karşı oynuyorlardı. Onları seyretmeye gelen ebeveynleri
gibi sahte sahte sırıtmamaya mümkün olduğu kadar gayret ediyordum. Aslında
genelleme yapmak istemiyorum ama maçlara gelen anneler iki gruba ayrılır.
Sosyalleşmek için maçları fırsat bilen geveze takımı ve…
Sayfa-15-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder